12 Mayıs 2012 Cumartesi

Gölgesinden Hızlı Silah Çeken Yalnız Kovboy


   Galatasaray'daki Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde düzenlenen sergileri her zaman için eğlenceli bulmuşumdur. Sergi içeriğini destekleyen kurgular ve canlandırmalar fikir olarak her zaman hoşuma gitmiştir. 
   10 Mayıs'da açılan 'Red Kit İstanbul'da' sergisinin haberini okur okumaz gözümün önünden çocukken pazar sabahları televizyonu her açışımda karşıma çıkan Red Kit sahneleri geçti. Red Kit, benim için bir çocukluk nostaljisi. Evimizin bir dönem dolaplarının baştan aşağıya tüm raflarını kaplayan Red Kit yayınlarını da hesaba katarsak benim için oldukça önemli bir nostalji. 
   Geçmiş bir zaman diliminde yaşadığım, deneyimlediğim, hissettiğim bir şeyin şu an şu dakikada da aynı hissini taşıyorsam bu benim için oldukça etkileyici bir deneyim oluyor. 'Red Kit İstanbul'da' sergisini de beni o güne, o zamana götürüp o anların, zamanların ruhunu bana yaşattığı için ayrı bir sevdim. 


    Sergide Red Kit'in 1946'da başlayan hikayesi detaylı bir şekilde anlatılırken 1950'lerde çizgi roman endüstrisinin nasıl şekil aldığı ile ilgili bilgileri yakalamak da mümkün. Bu anlamda Morris olarak bilinen, Belçika kökenli Maurice de Bevere isimli çizerin yarattığı ve Rene Goscinny isimli yazar tarafından şekillendirilen Red Kit'in çizgi roman endüstrisindeki yeri vurgulanırken çok sevdiğimiz ve bayılarak okuduğumuz Asteriks ve Tenten'e de değiniliyor. Türkiye'nin bu yalnız kovboyla tanışması ise 1956 yılına tarihleniyor. 1956'dan itibaren başta 'Dolmuş' isimli mizah dergisi olmak üzere pek çok farklı yayın tarafından fasiküller olarak piyasaya sürülen çizgi romanın esas düzenli olarak yayımlanmaya başlaması Milliyet Yayınları tarafından gerçekleştiriliyor.
   Orjinal adı 'Lucky Luke' olan Red Kit'in isminin Türkiye'de değişikliğe uğraması, Red Kit'in atı 'Düldül' ve köpeği 'Rintintin' ile ilgili detaylara da değinilen serginin mekanında adeta bir Vahşi Batı dekoru oluşturulmuş. Açıkça söylemem gerekirse benim en çok hoşuma giden detay bu oldu, herhangi bir dekor kurulumuyla desteklenmeden sadece birkaç ufak resimle ve büyük, yorucu bilgi panolarıyla belli bilgilerin verilmeye çalışıldığı sergiler beni alıp götürmüyor, sanki o okuduklarım havada asılı kalıyor gibi geliyor. Bu anlamda Red Kit'in tarihçesini, gelişimini öğrenirken bu dekorlar beni olayın içine fazlasıyla dahil etti.




 'Red Kit İstanbul'da', 17 Haziran'a kadar devam ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder