SALT Galata ile ilgili yazı yazmadan önce uzun bir süre beklemem, iyice araştırma yapmam ve kendimi yazı yazmaya hakim hissetmem gerekti. Beyoğlu'nda en sevdiğim yerlerden biri olan ve tam anlamıyla bir 'güncel sanat platformu' olarak yorumladığım SALT Beyoğlu'ndan aldığım referansla SALT Galata'nın da beni kendine hayran bırakacağından hiç şüphem yoktu. Öncelikli olarak SALT Galata'nın inanılmaz bir tarih barındıran Karaköy Bankalar Caddesi'ndeki Osmanlı Bankası Genel Müdürlük Binası'nda konumlanması, arşiv, kütüphane, müze ve sergileri içerisinde barındıran bir kurum olması beni epey heyecanlandırdı.
19. yüzyılda Osmanlı Bankası - o zamanki ismiyle Bank-ı Osmanî-i Şahane- Genel Müdürlük binası olarak Fransız mimar Alexander Vallaury tarafından inşa edilen, hem neoklasik hem de oryantalist unsurları bünyesinde barındıran bina, Ağa Han ödüllü ünlü mimar Han Tümertekin ve ekibi tarafından SALT Galata'nın tüm işlevselliğine uygun şekilde bir renovasyon harikasına dönüştürülmüş. Binanın içi öyle ferah, öyle aydınlık ki insanın hiçbir şekilde dışarı çıkası gelmiyor. SALT Galata, içerisinde pek çok işleve hizmet edecek belli bölümler barındırıyor: oditoryum, cafe/restoran, açık arşiv, araştırma alanı/kütüphane, müze ve sergi alanları gibi. İçerideyken tüm bu işlevsel alanların ucundan kıyısından bir şekilde o muhteşem İstanbul manzarası gözüküyor ve tarihselle güncel-yeni olan arasında inanılmaz bir ilişki kuruluyor.
SALT Galata tam anlamıyla ziyaretçilerine bir tarihsellik sunuyor. Türkiye'de ilk kez özel bir banka tarafından kurulmuş müze ünvanına sahip olan Osmanlı Bankası Müzesi'ni içerisinde barındıran SALT Galata, Osmanlı Bankası'nın 1856'dan 2001'e kadar olan hikayesini en detaylı, en bilgilendirici şekilde, fotoğraflara ve belgelere de en yüksek düzeyde yer vererek ziyaretçiye anlatıyor. Sergileme şekli gerçekten de çok güzel, Osmanlı Bankası Müzesi ve tarihinin anlatımı bankanın kasa dairelerinin içinde ve etrafında oluşturulmuş bir düzenle sunuluyor. Mekana Osmanlı Bankası'nın kuruluş hikayesi, müşteri portföyü, dönemin genel yapısı hakkında inanılmaz detay barındıran bir sergileme tarzı hakim. Bankanın kasaları da gezilebiliyor, döneme ait genel belgeler, personel kayıtlarının tutulduğu belgeler, personel fotoğrafları hatta 19. yüzyıl paralarını, senetlerini bile görmek mümkün burada.
Müze haricinde bir de sergi alanı bulunuyor SALT Galata'da ve şu anda 'Geçmişe Hücum' isimli sergi, 18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar devam eden arkeolojik faaliyetleri kronolojik bir şekilde sunuyor izleyiciye, bu sergi de 11 Mart'a kadar görülebilir. Aynı zamanda Hollanda - Türkiye ilişkilerinin 400. yılı adına SALT Beyoğlu ve SALT Galata 27 Ocak - 6 Nisan tarihleri arasında 'Eindhoven - Saltvanabbe 89'dan Sonra' isimli sergiye de ev sahipliği yapıyor. ( 9 Ocak 2012 tarihli yazımda detaylı bilgi bulunuyor: http://www.birbellekolusturmafikri.blogspot.com/2012/01/olay-sadece-laleden-ibaret-degil.html )
SALT Galata'nın esas devrim diye nitelendirdiğim yanı ise sanat arşivi. Daha önceden Garanti Platform'un sanatçılar, galeriler ve sergiler ile ilgili oluşturdukları arşivlerini görebilme şansım olmuştu. Bu tip arşivler çok büyük öneme sahipler bence, günümüzde olup biteni yakalayıp, gidişatı takip edebilmek ve sanatsal bir bellek oluşturabilmek adına bu tip arşivlerin önemine inananlardanım. SALT Galata'da da Garanti Platform'da Vasıf Kortun tarafından oluşturulan zengin bir bilgi ve belge arşivi araştırma yapmak isteyenlere sunuluyor, çok güzel bir gelişme. Bu gelişmeyi sayılarla ifade etmem gerekirse, 100 bin basılı yayın ve 1 milyon dijital belge araştırma için sunuluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder